6 Mart 2025

ŞİİRİN HAYAT ŞARKISI

ile Canpolat Köremen

Bir Kam davulunu çaldı, ilahi ezginin üstüne

Yaprak gibi titrerken gerili duran derisi davulun

Her dokunuşta nakış gibi işlendi şiirin doğuşu

Tutan ellerin, ritim ile vuran parmakların değil Tanrının…

Ancak ilahi bir kudretin hediyesidir bu.

Sözler sıralandı ardı ardına gönüller doldu gözler taştı,

Bir Kam o gün sırların dolu dizgin kapısını davulu ile çaldı.

O günden beri şiir doldukça denizler gibi bağrı yanık şairler doldu taştı.

Önceleri bir kahramanın mezarında bir sagu oldu yahut kahramanın kendisi

Tanrıdan öğütler veren sav’ların en erdemlisi…

Sonra dağıldı topraklara, hece ile yazılıp okundu

Okuyanlar..

Okuyanlar onda kendi ruhunun tecellisini buldu.

Yürüdü şiir bir fal kitabında Tanrı oldu, güzel bir prenses oldu, acı oldu, keder oldu

Hep bir şey oldu ama var oldu.

Okuyanlar onda sadece kendini değil her şeyini buldu.

Sonra bir gün,

Evet! Evet! Hepimizin hatırladığı o gün.

Nur-i İslam doğdu şiirdeki Ayın üstüne, davullar sustu.

Davullar sustu ama Neyler konuştu..

Üflenirken neyzenin dudaklarından Adem yeniden var oldu.

Lügat dediler adına, hikmet dediler, kut dediler…

Şiire ve söze beyaz bir esbap giydirip yeniden hayat verdiler.

Divanda okundu mahmuzlu sözler, o sözler ki gümüş burçlu kaleler, kelamın en ihtişamlı muhafızı Baki, Fuzuli yahut Nedim neredeler?

Yunus’un süt dişlerinde mi, Hacı Bektaş’ın hırka cebinde mi, neredesin ey hülya?

Ezama akset gel okuyalım bu gece seni bir daha…

Zülf-i Harut dediler bilenler sana çünkü adında saklıydı binlerce zevk ve sefa…

Şimdi okunurken bile ihtişamlı adın Aruz ile gözlerime seni bir daha yazdım..

Sonra bir gün

Evet! Evet! Yıkımın başladığı o gün…

Seni parçalamak isteyen o sis perdesindeki kartal ki kendisi bir devre lanet yağdıran

Servet diye çıkıp sefil bırakan, Fecir diye söylenip karanlığa boğan..

Diline pranga takan o sesler çıktı, kullanılan sözler kılıçtan keskin parçalar bedenini

Ey şiir!

Teslim edildin bir zalime. O zalim ki üstüne leke attı beyaz gerdanlığının,

Çıkarttılar sonra siyah bir rahibe kıyafeti ve tekrar değişti adın. Gizlendin..

Zümrüdüanka misali doğacağın günü bekledin..

Lakin artık gayen kaybolmuştu senin, üstündeki eller Ayşe, Fatma diye örseler seni

Ayaklara düşüp nasır oldun belki ama bir çok krala sen taç giydirdin.

Ey Şiir!

Şimdi ben tutuyorum ellerinden senin, tekrar kıyam et ki tekrar diril.

Uyan bu uykudan ki kam davulundan tekrar üflensin ruhun..