PEMBE BALONDAN KALANLAR
Hiç ağlamadım ama. Elimde bir kağıt parçası vardı. Bir de fotoğraf. Fotoğraftaki yüzler tanıdıktı. Ama onlar bir anı kalmıştı artık. Ne ben aynıyım ne de annem.
Arkadaki apartmanı hatırlıyor gibiyim. Hayatımın en güzel yılları geçmişti o apartmanda. Önce gülüşme sesi geldi kulağıma ama kimse gülmüyordu yanımda. Sonra aniden etraf karardı, sanki fotoğrafın içine çekildim o an.
– Anne bak baloncu, bana balon alır mısın?
– Of! Defne işim var görmüyor musun?
– Hadi anne bir tane balon sadece. Alsak ne olur?
– İşim bitsin öyle alacağım sana söz.
– Tamam ama söz verdin alacaksın. Hani şu pembe olan var ya ondan istiyorum.
– Söz, söz alacağım sana balon. Yeter artık sus.
15 DAKİKA SONRA
– İşin bitti mi? Hadi anne, sıkıldım.
– Tamam, hadi tut elimi gidelim balon almaya.
– Pembe olanı alacağız değil mi?
– Evet pembe olanı alacağız. Ama önce elimi tut.
– Hayııır, ben koşacağım.
– Trafik var, ver elini, koşma.
– Haaayıır, ben büyük kız oldum artık. Koşacağım.
– Ver elini dedim.
– Vermeyeceğim.
Dedim ve koşmaya başladım. Annem de bana yetişmeye çalışıyordu. Ama ben ona göre çok daha hızlıydım. Akan trafiğe rağmen fırtına gibi karşıya geçtim. Fakat annem fırtınada kopmuş yaprak gibi çiğnendi. Ben önce fark etmedim, baloncunun yanına soluk soluğa kalmış şekilde gittim. Annemi çağırmak için arkamı döndüğümde tüm arabalar durmuştu. O akan trafik durgun su misaliydi. Etrafta bir bağırış vardı. Önce anlam veremedim. Anneme bakmak için oraya doğru ilerledim. Belki annem de oraya dalmıştır, o yüzden yanıma gelmiyordur, diye düşündüm.
– Abi, sen pembe balonu ayır ben annemle gelip alacağım o balonu.
– Hay hay küçük hanım, bekliyorum seni.
Koşarak gittim kaldırımların kenarına. Herkes benden büyüktü o yüzden hiçbir şey göremiyordum ama belli ki birine bir şey olmuş. Ben de merak ettim, küçük vücudumdan yararlanıp kalabalığı yararak geçtim ve o an dondum kaldım. Çünkü yerde uyuyan benim annemdi. Niye evde uyumak yerine trafiğin ortasında uyuyordu ki? Hemen yanına koştum. Beni ittirmeye çalıştılar. O benim annem dedim. Herkes daha ağlamaklı baktı yüzüme. Ben de annemin yanına oturdum. Niye herkes öyle bakıyordu ki. Annemin uykusu gelmiş olamaz mı?
– Anne kalk hadi, burada herkes seni bekliyor. Hadi aç gözlerini, eve gidelim anne. Sonra balonu alırız. Hadi kalksana anne. Üstüne bir şey örtelim üşürsün yer soğuk.
Ambulans sesi geliyordu uzaktan. Ben nereden bilebilirdim ki benim anneme gelecekti o ambulans. Çevredekiler bir bir açıldı. Biri benim de omzumdan tuttu ama ben annemin yanından ayrılmadım. Onun yanında oturdum öylece. Sonra ambulans geldi. Annemin yanında durdu. Durur durmaz anneme doğru koştular. Uyuyan bir insana niye böyle davranıyorlar anlamış değilim.
Beni ambulanstaki abi yanına aldı. Annemi de sedyeye yatırdılar. Annem aslında uyumuyormuş. Anneme araba çarpmış öyle dediler.
Hastaneye gittik. Teyzemler geldi yanıma. Hastane soğuktu. Her zaman korkardım hastanelerden, şimdi daha çok korkuyorum çünkü annem yanımda değil içerideydi. Ona doktorlar bakıyormuş. Teyzem bana bakıp ağlıyor, sonra da ameliyathanenin kapısına bakıyordu.
Doktor çıktı önce, sonra hayatımın şokunu yaşadığım o cümleler döküldü ağzından.
-Çok uğraştık ama Rüveyda Hanım’ı kaybettik, dedi.
Teyzem bana sarılıp ağladı. O kadar çok ağladı ki anlayamadım. Teyzemin gözyaşlarını sildim. Sonra anladım ki asıl ağlaması gereken benmişim.
O an tekrar sesler susmuştu, fotoğrafın içinden çıktım. Eksik bir yanı vardı ruhumun.
O zaman 4 yaşındaydım. Hayatın en acı gerçekliğiyle karşılaştığımda 4 yaşındaydım.
Şimdi 20 yaşındayım. Çok güçlü bir kız olarak büyüdüm. Gözlerim anneme benziyordu, duruşum aynı annemdi. Ben o günden sonra hiç koşamadım. Her balon gördüğümde gözüm doluyor, ağlamamak için kendimi tutuyorum.
Anne, biliyor musun ben de avukat oldum. Herkes bana Rüveyda’nın kızı olduğu nasıl belli diyor. Senin kadar dik durmaya çalışıyorum anne. Ama biliyor musun ben dik duruşumun altında eziliyorum, yapamıyorum anne.
Affet beni…
Bayıldım çok güzel olmuş emeğine sağlık.✨️🎀