13 Ocak 2025

HAYATIN İZLERİ

ile Mahmut

Hava kapalı ve yağmurlu idi. Geniş penceresinden dışarıyı seyrediyordu. Neşeyle koşan, birbirini
kovalayan çocukları izliyordu. İzliyor, izledikçe az da olsa içine bir hayat enerjisi doluyordu. Bir an
heyecanla o da koşmak istedi. Hiç durmadan, ayakları hissizleşene kadar koşmak… Ancak pek kısa sürdü bu
heyecanı.

Karşısındaki çınar bile kökleriyle sıkı sıkıya tutunmuştu toprağa. Heybetli çınarı taklit etmek istiyordu.
Çıplak ayaklarını topraktan asla çekmemek istiyordu. Mahzun mahzun gözlerini ayaklarına çevirdi. Tekerlekli
sandalyenin üstündeki örtüyü kaldırdı.

Trafik kazasında ailesini kaybetmesiyle beraber ayakları da hissizleşmişti neşesi gibi. Öksüz olmasıyla
beraber artık bakıcıların nezdinde yaşıyordu.

Birkaç dakika sonra kapı çalındı. İçeriye giren kişi bakışlarıyla birlikte son umudu olan doktoruydu, onu görmeye gelmişti. Pencere kenarından sıyrılıp kapıdan az ileride bulunan masaya yaklaştı. Neredeyse bütün zamanını geçirdiği bu masa hayatının dönüm noktalarından birisine tanıklık edecekti. Ya yürüyecek, eski hayatına bir nebze de olsa kavuşacak ya da asla yürüyemeyecek ve bu sandalyeye mahkûm olacaktı.

Kalbi heyecanla atıyor ve doktora yalvarırcasına bakıyordu. Doktor bu bakışlardan her şeyi anlamışçasına
çantasına yöneldi. Bakıcı dahi heyecandan şuracıkta bayılabilirdi. Doktor dinledi, baktı ve inceledi.
Bir kağıtlarına bakıyor bir röntgen sonuçlarına bakıyordu. Bu sırada kimseden çıt çıkmıyor ama için için
bağırıyordu Sena. Doktor kağıtlarını geri topladı. Çantasını alıp tek kelime dahi söylemeden kapıya yöneldi. Neydi bu şimdi? Kötü haberi söylemekten mi korkuyordu? Doktor kapıyı açtı ve arkasına döndü:

-Şu çınar ağacını görüyor musun Sena?

-Evet. Sanki istemli söylememişti bunu, cevabı istiyordu artık.

-6 ay sonra oraya koşarken görüyorum seni. Tekrar gülümseyen doktor arkasını döndü, kapıyı çekti ve gitti.

Sena ve bakıcısı birbirlerine sarıldılar. Ikisi de çok mutluydular ama Sena göz yaşlarıyla kutluyordu bu ânı…